1- Trastevere
Roma’da Tiber Nehri’nin batı yakasında, Vatikan’ın güneyinde kalan semtin ismi Trastevere. Ortaçağ atmosferini yaşatan dar sokaklarındaki tanınan kafeler, restoranlar, sanat galerileri gün boyunca turistlerle dolu. Burada akşam yemeği yemelisiniz. Bilhassa gece hayatını kesinlikle görmelisiniz.
2- Kapitolin Müzesi
Dünyadaki en eski sanat yapıtları koleksiyonuna konut sahipliği yapıyor. 1471 yılında Papa Sixtus IV tarafından kurulmuş, 16. yüzyılın başlarında Papa Clement XII tarafından halka açılmış. Müzenin kolleksiyonları, birden fazla binada yer almakta ve bu nedenle farklı ayrı ziyaret edilebilir. Palazzo dei Conservatori, Palazzo Nuovo, Palazzo Senatorio, Tabularium ve Palazzo Caffarelli bu binalardır. Bilhassa ölmekte olan Galya yahut şimdilerde çok kullanılan ismiyle Gladyatör, Roma’nın en görkemli heykellerinden biri.
3- Villa Medici
İspanyol merdivenlerini görmek Roma’da yapılacak şeyler ortasında olsa da çok az kişi Medici Konağı‘nı ziyaret ediyor. Roma’daki Fransız Akademisi’ne konut sahipliği yapan ve memleketler arası sinema gösterimleri, konserler, stantlar ve tipler halka açık birçok aktifliği ağırlayan binaya uğrarsanız, çoklukla sanat öğrencilerinin ilgi ettiği üst kattaki hoş barı da görmelisiniz.
4- Gelato (Dondurma) tatmadan olmaz
Jül Sezar’ın suikaste kurban gittiği yere çok yakın olan yerde Gelateria Corona düzgün bir seçenek. Şayet taze materyallerle ve klâsik usullerle hazırlanmış dondurma arıyorsanız burası tam size nazaran. Bir baba ve kıza ilişkin olan bu dükkânda her şey klâsik ve gerçek lezzetlerle yapılıyor. Şaşırtan derecede yaratıcı fakat bir o kadar da lezzetli çeşitleri var. Kereviz-nane yahut narenciye-pul biber (peperoncino), safran-lor (ricotta), ceviz-fıstık, mango ve armagnac-krema deneyebileceğiniz enteresan seçenekler ortasında. Dükkân epey küçük olduğu için dondurmanızı alıp, antik kalıntıları inceleyerek, hayranlık uyandıran devasa palmiye ağaçlarını ya da tramvayların geçişini izleyerek sokakta yiyebilirsiniz. Bu ortada dondurmayla ilgili işinize yarayacak birkaç küçük ipucu da vereyim. Kabarık tepecikler formunda sunulan dondurmalardan uzak durun, bu biçim olanlar stabilizatör ve emülgatörler içerdiği için kabarık olur. Uygun gelato, kabın içinde düz formda durur. Parlak yeşil renkte olan naneli dondurmadan da uzak durmanızı öneririz, zira yapay renklendiriciler kullanılabiliyor.
5- Aziz Petrus Bazilikası
Roma’nın göbeğinde yer alan Vatikan Şehri‘ndeki bazilikanın boyutu devasa… El personelliği açısından çok güçlü örneklerin bulunduğu bazilikada, Michelangelo’nun ünlü Pietà’sı da yer alıyor. İnanılmaz mimarisini yakından görmeyi sağlayan iki kubbenin birleştiği emeklenerek geçilen dar alana tırmanmak bilhassa çok keyifli. Yalnız asgarî iki saat ya da biraz daha fazla vakit ayırmalısınız. Merdivenleri tek tek çıkmak biraz vakit alır (Asansörle 320 basamağı geçebilirsiniz lakin sonrasında 551 tane daha var). Merdivenlerin sonundaki ödülünüz ise görüntünün tadını çıkarabileceğiniz üç inanılmaz kademe olarak karşınıza çıkar. Kubbenin etrafından bazilikanın içini seyredeceğiniz çember, çok geniş bir açık teras ve 360 derece panoramik görünüm sunan üst kısımdaki fener.
6- Aperitivo’nun tadına varın
Akşamüzeri bir içki aldığınızda, açık büfeden sınırsız aperitif yemekler yemeye aperitivo deniyor. Romalılar için iş saatlerini sonlandırmak ve akşamı başlatmak için birebir. Şampanya fiyatları Londra, New York ve Tokyo üzere birçok ülkeye nazaran düşük olmasına karşın, Veneto bölgesinde ya da Franciacorta’dan Lombardia’ya kadar olan bölgede üretilen Prosecco üzere köpüklü şaraplar epey tanınan. Büyük bir meydanda bir çatı terasında ya da Tiber Nehri’nin kıyısındaki Bistrot del Giu da Ballerino’nun Tiber Adası’ndaki yazlık meyhanesinde, köpüklü şarabınızı yudumlamaya bayılacaksınız. Bir Franciacorta rosé’yi birkaç fritti (pişmiş meze) eşiliğinde yudumlarken dünya size her vakit olduğundan daha olağanüstü görünecek.
7- Palatino Tepesi
MÖ 753 yılında Roma tarihinin başladığı ve daha sonra İmparatorların yeri olan Palatino Tepesi’ni es geçmemenizi öneririm. Sunduğu Circus Maximus ve Aventine Dorukları görünümlerinin da tadını çıkarabilirsiniz. Müzede, Demir Çağı‘ndan kalma kulübeler, Antik Roma’nın capcanlı renklerdeki freskleri ve mermerlerinden modeller sergileniyor. Augustus’un konutunda bulunan süper kırmızı duvar fresklerini kesinlikle görmenizi öneririm.
